Sayı 32 / Ağustos-Eylül 2008

Rejim krizi burjuva düzen güçleri cephesinde iç mücadeleyi yeni düzeylere taşıdı. Türban, AKP'nin kapatılması ve Ergenekon davaları, bunun yığınlar önünde cereyan eden dışavurumları oldu.

AKP hükümetinin, koşulların uygun olduğunu varsayarak “laikliğe uygunluk” açısından Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) çerçevesinden taşma girişimi, Anayasa Mahkemesi'nin üniversitede türban yasağı kararıyla bastırılmakla kalmadı. Yüzde 47'lik oy desteğine sahip AKP, seçimlerden yalnızca 8 ay sonra kapatılma davasıyla yüz yüze getirilerek cezalandırıldı.

Siyasi polisin, devrimci hareketin MLKP bölüğüne yönelik Eylül 2006 "Gaye" saldırılarının üzerinden 2 yıl geçti. Dosyada, "gizlilik kararı"na bağlı savunma hakkı ihlalleri nedeniyle tutsaklar ancak 5 Haziran 2008'de yapılan davada savunmalarını verebildiler. Bu duruşmada MLKP dava tutsağı Seyfi Polat tarafından yapılan savunmayı, taşıdığı ideolojik-politik değer ve içerdiği burjuva ideolojisine hücum ruhu nedeniyle -hukuki-teknik kısımları hariç- tam metniyle yayımlıyoruz. Başlık bize aittir.

Avrupa Özgür Tutsaklarla Dayanışma Komitesinin 24-25 Mayıs'ta Köln'de toplayacağı Uluslararası Siyasi Tutsaklarla Dayanışma Konferansına Türkiye hapishanelerinden komünist tutsaklar adına sunulan tebliği yayımlıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin hapishaneler politikası bir ‘zindan’ politikasıdır. Osmanlı İmparatorluğumdan mirastır. Kemalist Cumhuriyet, Osmanlı devletinin yönetim zihniyetini ve mekanizmalarını miras olarak devralmıştır. Cumhuriyet rejiminin gelişen ihtiyaçları doğrultusunda Osmanlı devlet geleneğini “modernleştirerek” sürdürmüştür. Ceberut devlet, otoriter yönetim tarzı ve teknikleri Türkiye Cumhuriyeti devletinin zindan politikasının arka planını oluşturmaktadır.

“Kemalist hareket, özünde işçilere ve köylülere, bir toprak devrimi imkânına karşı gelişmiştir.” (İbrahim Kaypakkaya)

Kartacalılar Romalılara karşı kazandıkları onca zaferden ve hatta Roma İmparatorluğu’nu yıkma noktasına gelmişken iç çekişmelerin de etkisiyle son savaşlarım kaybeder ve tarih sayfalarından silinirler. Liderleri Annibal aylarca saklandığı sığınağında yakalandığında anılarını yazmaktadır. Kendisini yakalayan Romalı Generalden son isteği bu kitabının korunmasıdır. General ise bu kitabı orada yaktırır ve “insanlar ileride bugünlerin tarihini okuyacaksa bizim yazdığımız şekilde okuyacaklar” der. Bu galiplerin değişmez kuralıdır.

Haiti, Mısır, Endonezya, Fildişi Kıyıları, Etiyopya ve Filipinler’de ayaklanmalar ve protestolar ardı ardına patlak verdi. Bunlara yol açanın gıda ve enerji fiyatlarındaki hızlı yükseliş olduğu söylendi. Peki, fiyatlardaki yükselişin nedeni neydi? İşte bu sorunun peşini kovalayanların gündemleştirdiği gerçeklerden biri de biyoyakıttı. Eylemlerle ilişkisi ise şöyle kuruldu: Çeşitli gerekçelerle enerji kaynağı olarak biyoyakıt üretimine yönelen devletler, insanlığın gıda olarak tükettiği tarım ürünlerini biyoyakıt üretimi için kullanmaya başladılar. Karın doyurmak için biyoyakıttan faydalanamayan insanlar da açlıkla yüz yüze kalınca tepkilerini gösterdiler.

Halk Toplantısında Yapılan Konuşma, Sofya, 9 Temmuz 1915

Bükreş’te düzenlenen ikinci Balkan Ülkeleri Sosyal Demokrasi Konferansı; Belgrad’da 1909 yılında düzenlenen ilk Konferans’ta tartışılan Balkan Federasyonu Cumhuriyeti’nin kurulması hedefinin zafere ulaşması konusunda çok önemli bir adım attı. İlk konferansta yalnızca birliğin temel ilkeleri formüle edilmiş ve Balkanlar’da sosyal demokrat partilerin ortak mücadelesinin ana hatları belirlenmişti ve bu ortak mücadele alanının pratik örgütlenmesi meselesi ikinci konferansa havale edilmişti. Ne yazık ki, Belgrad’da büyük bir başarı ile gerçekleştirilen bu iş, Balkan Savaşı ve politik gelişmelere bağlı olarak askıya alınmak durumunda kalmıştı.

Sisteme muhalif olanları dâhil siyasal İslamcılar, ulus, ulusal bilinç ve ulusal sorunla problemliler. Ulusçuluğu din dışı görerek, sekülerizm ve laiklikle ilişkilendirip reddediyorlar. Ulus yerine ümmet ve ümmet bilincini inşa etmeye çalışıyorlar. Bu nedenle Kürt sorununun nasıl bir sorun olduğun anlama yeteneği gösteremiyorlar. Özellikle Kürt kökenli kimi muhalif ya da liberal siyasal İslamcılar, Kürtlere yapılan zulme karşı çıkmakla birlikte, bunun bir adım ötesine geçemiyorlar. Ümmet bilincini ulusal bilince ve mücadeleye karşı inşa etmeye çalıştıkları için, bu onları yeniden sisteme bağlayan ideolojik ve politik bir açmaza dönüşüyor.

İslamiyet’te, diğer tek tanrılı dinler gibi “kul”luk vazifesiyle bütün Müslümanları Tanrı karşısında eşit görmektedir. Fakat “yaratan” karşısındaki bu eşitlik, “kullar”, insanlar arasındaki ekonomik, sosyal, sınıfsal ve cinsel eşitsizliği ortadan kaldırmıyor. Tersine, bütün bu eşitsizlikleri tanrısal dayanaklarla meşrulaştırıyor. Kur’an bu eşitsizlikleri meşru gören/gösteren açık hükümler içermektedir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi