Barış Ve Özgürlük Tugayları Sözcüsü Senar Mete: Adalet Olmazsa, Barış Da Olmaz

Barış ve Özgürlük Tugayları (BÖT), Canlı Kalkan eylemcilerinin geliştirdiği bir örgütlenme biçimi. Senar Mete, başından itibaren sürecin örgütleyicilerinden biri. Kandil Dağı'nda gerçekleştirdiğimiz röportajda BÖT adına sorularımızı yanıtlayan Mete, hem sürecin örgütlenişi, hem gelişmelerin olası seyri hem de Kürt ve Türk gençliğinden beklentilerini dile getirdi.

 

Canlı kalkan eylemliliklerini ve eylemliliklerin gelişim seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum; Türkiye'de ilk defa böylesi bir eylem gerçekleştiriliyor. Bu yüzden 1 Eylül 2004 tarihinde Diyarbakır Gençlik Platformu’nun yaptığı ilk çıkış, bu eylemin gidişatını belirledi. Bu çıkış öncesi ciddi tartışmalar yürütülmüş olsa da, hem ilk olması itibarı ile, hem de bir çok kurum ve siyasetin içinde yer almasından kaynaklı kendi içinde zorlayıcı yaklaşımlar olmuştu. Ancak her şeye rağmen operasyon alanına gitme ısrarı ve bunun bir bedeli olarak gerçekleşen tutuklama, bu eylemin gidişatını belirledi. Çünkü daha önce böyle bir deneyim yok ve ciddi bir konu olan operasyonlara karşı geliştirilen bir eylemdi. Eğer kararlılık gösterilmeseydi, bu eylem daha baştan ölü doğacaktı. İstenilen düzeyde olmasa da, başta Kürdistan olmak üzere Türkiye'nin birçok ilinden yeni gruplar oluştu. Ve binden fazla insanın bu eylemde bedenlerini canlı kalkan olarak operasyon alanlarına sürme kararlılığını yarattı. Ki zaten bu eylem, kendisine has bir çizgi yaratmaya çalıştı. Bunun en temel özelliği ise şuydu, şiddete başvurmadan sonuna kadar direnmekti. Canlı kalkan eylemine bu açıdan bakıldığında, iki yüzden fazla arkadaşımız tutuklandı. Ancak kontrol hep bizde oldu. Bu açıdan daha baştan beri bu eyleme biz bir sivil itaatsizlik eylemi, yani operasyonlara karşı bir sivil direniş eylemi olarak öngördük. Tabi bu eylem, politik bir eylemdir. Herkes kendisince bunu değerlendirebilir, değerlendirdi de. Tabi özellikle canlı kalkan eylemlerine karşı devlet, aslında ciddi bir çaresizliği yaşadı. En başta gözle görülecek bir şekilde ne yapacağını bilmiyordu. Tamamen barışçıl ve yasalara da uygun olarak geliştirilen ve demokratik bir eylemdi. Ancak devlet çok geçmeden bu eyleme karşı bildik tarzını ortaya koydu, şiddetle yaklaştı. Seyahat hakkı, demokratik eylem hakkı gibi temel haklar ortadan kaldırıldı. Ve kalaslarla, dipçiklerle ve tekmelerle bir taraftan müdahale ederken, diğer taraftan her türlü hakaret ve aşağılayıcı ifadeler kullanıldı bize karşı. En önemlisi de iki yüzden fazla arkadaşımız tutuklandı. Almanya’dan destek amacıyla gelen üç kişilik canlı kalkan grubu, Mardin'de polis tarafından esrarengiz bir şekilde kaçırılarak sınır dışı edildi. Tabi gençlik, canlı kalkan eylemine öncülük yaptı. Gençlik, devrimci ve öncü bir güçtür. Bu eylemle kendisinden beklenileni yapmıştır.

Canlı kalkan eylemliliklerini "Barış ve Özgürlük Tugayları” ismiyle geliştirdiniz. Barış ve özgürlük kavramlarını nasıl tanımlıyorsunuz?

Öncelikle şunu belirtelim. Biz yurtsever Kürt gençleri açısından, altı yıllık bir barışçıl demokratik süreç vardır. Canlı kalkan eylemi bu altı yıllık demokratik eylemsellik sürecinde, bizim için Kürt sorununda barışçıl demokratik çözümündeki ısrarın zirveleştiği bir eylemdi. Bu yüzden bizim, Barış ve Özgürlük Tugayları olarak geliştirdiğimiz bu eylem, daha çok altı yıllık bütün barışçıl çabalarımıza şiddetle, tutuklamayla ve ölümle karşılık veren Türk devletine karşı siyasal ve insani bir tavırdır. Bu açıdan Barış ve Özgürlük Tugaylarını sadece canlı kalkan eylemi olarak değerlendirmiyoruz. Neden Barış ve Özgürlük Tugayları? Kimileri askeri bir kavramdır diye Tugay ismini eleştirdi. Bizim barıştan anladığımız, sorunlara bir yaklaşım tarzı olduğu kadar, adaletin sağlanması olarak da anlıyoruz. Bir yerde adalet olmazsa, orada barış da yoktur. Ancak, barış bir yaklaşım tarzı olabilir. Özgürlükten anladığımız ise, gerek birey olsun, gerek toplum olsun kendi inandığı değerler çerçevesinde yaşamasıdır. Barış ve Özgürlük Tugayları esprisi ise daha çok uluslararası alanda bilinen Barış Tugayları örgütünden esinlenmekle birlikte, biz özellikle askeri kavramların içine de barışı ekmeliyiz diye düşünüyoruz. Bu temelde Barış ve Özgürlük Tugayları olarak hem ideolojik yönü olan hem de politik hedefleri olan, bir inisiyatif olarak kendimizi örgütlemiş bulunmaktayız.

Barış ve özgürlük kavramlarının antiemperyalist ve antikapitalist nitelikleri üzerine düşünceleriniz neler?

Barış ve Özgürlük Tugayları, ezilen ve özgürlüğü elinden alınmış Kürt halkının gençleri olarak bu eylemi gerçekleştirdik. Bu yüzden Kürt halkının özgürlüğünü elinden alan güçler kapitalist ve emperyalist ülkeler oluyor. Bizim verdiğimiz mücadele her zaman böyle bir boyutu zaten içermektedir. Ki bizim esas aldığımız düşünceler, rehber Apo'nun özgürlükçü düşünceleridir. Ve bu düşünceler komünal değerleri esas aldığı gibi, her türlü tahakkümcü ve sömürücü yaklaşımları ret eder.

Barış ve Özgürlük Tugaylarının ulaşmak istediği kesim kimdir? Türk halkı ile kardeşleşme isteminin burada tuttuğu yer nedir?

Barış ve Özgürlük Tugayları olarak, 10/08/2005 tarihinde gerçekleştirdiğimiz basın toplantısında bir çok kesime çağrımız olmuştu. En başta da Türk halkı, aydınları ve gençlerine çağrılarımız olmuştu. Bundan da çok iyi anlaşılacağı üzere gerçekleştirdiğimiz eylemle, en başta Türk halkında bir duyarlılık yaratmak istedik. 15 yıllık bir savaş yaşandı. Binlerce asker, polis öldü. Ciddi bir ekonomik yoksullaşmayla ülkemiz yüz yüze kaldı. Ancak Türk halkı bu gerçekliği hala sorgulamış değil. Bu savaş neden oluyor? Kürtler ne istiyor? Gençleri neden dağlara çıkıyor? Neden gençler askerde ölüyor? Bütün bunların Türk halkı tarafından da bilinmesi gerekiyor. Bir diğer kesim ise Kürt halkı ve dostlarıdır. Özellikle barış ve özgürlük mücadelesinin amaçlarına ulaşması için daha kararlı olmaları gerektiğini ortaya koymaya çalıştık. Küçük hesaplar peşinden koşmadan birbirimize kenetlenerek, kendi özgücümüzle boğdurulmak istenen özgürlük arayışlarımıza daha da kilitlenmek için bu eylemi gerçekleştirdik. Bir de biz bu eylemimizle, Türk devletine bir mesaj vermek istedik. Örneğin yakın bir zamanda yaptığı açıklamalarda dağa çıkan gençler için cahil, işsiz, güçsüz nitelemesini yaparak gerçekleri Türkiye halkı ve dünya kamuoyundan saklamaya çalışmıştır. Biz bu eylemimizle bunu bir kez daha çürüttük. Örneğin bu eylemimizde bulunan 30’dan fazla arkadaşımız üniversite mezunu, 100’ü aşkın lise mezunu ve çoğu arkadaşımız ise legal alanda kadro olarak demokrasi ve özgürlük mücadelesini yürütmekteydi. Hepsi de Türkiye'nin ve dünyanın gerçekliğini okuyabilen arkadaşlardır.

Barış ve Özgürlük Tugaylarının örgütlenmesi sürecinde ve şimdiye kadar mücadelenizde yaşadıklarınız ve bu konuda belirtmek istedikleriniz nelerdir?

Barış ve Özgürlük Tugayları adını eylem hazırlığımızı tamamladıktan sonra aldık. Türkiye'de bunu bir arkadaş olarak; Türk Devleti’nin değişmeyen politikalarına karşı olarak ve özellikle son dönemlerde artarak devam eden askeri operasyonlar ve halk önderimiz Abdullah Öcalan üzerindeki gayri ahlaki tecride karşı Medya Savunma Alanlarına gidip bir açıklamada bulunma, canlı kalkan eylemini böylelikle meşru savunma alanlarına taşırma fikri etrafında örgütleme çalışması yaptık. Türkiye'nin dört bir yanına çalışmamızı yayarak kulaktan kulağa fısıldayarak, konuştuğumuz bütün arkadaşlarla Medya Savunma Alanlarında buluşmak üzere randevulaştık. Bu eylem, çünkü bir sivil itaatsizlik eylemidir. Sivil itaatsizlik eylemleri çok aleni örgütlenebileceği gibi, eylemi yaptıktan sonra bütün sonuçlarını sahiplenmek koşuluyla sınırlı sayıda insanın gizli bir şekilde örgütlendiği eylemlerle olabilir. Biz de ikincisini yaptık. Gizli örgütlendik, ancak bütün sonuçlarını sahipleniyoruz. Devlet, hakkımızda gereken yasal işlemleri yapabilir.

Son dönemde Kürt halkına dönük saldırıları ve linç girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Örgütlü biçimde yöneltilen bu saldırılara karşı canlı kalkanların misyonu ne olabilir?

Bir konsept dahilinde geliştirilen saldırılara karşı, Barış ve Özgürlük mücadelesini yükseltmenin gereği var. Bu saldırılara karşı geri adım atmamak gerekiyor. Örneğin; büyük bedeller sonucunda kazanılan demokratik haklar var. Bu saldırılarla bunlar tekrardan rafa kaldırmaya çalışılıyor. Kürt halkı ve tüm muhalif kesimlere legal demokratik alan yaşanılmaz hale getirilerek, bitirilmek isteniyor. Bu nedenle, örneğin, Kürt kuramlarına yönelik geliştirilen linç girişimleri sürekli gündemdedir. Buralarda da kalkan olunabilir. Bu linç girişimcilerine karşı sadece Canlı Kalkan eylemi ile cevap olunamaz. Özellikle Kürdistan'da ve büyük metropollerde demokratik halk serhıldanların yükselmesi, karşı saldırıları bertaraf eder.

Biz, güneye gelişebilecek her türlü saldırıya karşı Canlı Kalkan olduğumuzu bir kez daha yinelemek istiyoruz. Bütün arkadaşlar savaş ihtimali olan bölgelere yerleşmiş durumundalar. Bu vesile ile BM başta olmak üzere, ulusal ve uluslararası insan hakları kuruluşlarına çağrı yapıyoruz. Şu an askeri operasyonlarla yüz yüze kalan Medya Savunma Alanlarındayız. Hepimiz siviliz. Bu konuda girişimlerde bulunmaktayız.

Güney Kürdistan'da eyleminizin gerilla üzerinde etkilerini, genel olarak Kürt halkı üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu eylemimiz en çok da gerillada heyecan yarattı. Yıllardır bu dağlarda yaşayan arkadaşların bir çocuk kadar heyecanla baktıklarını söyleyebiliriz. TV imkanlarının olduğu bütün alanlarda gerilla gücü, o gün yaptığımız açıklamaya kilitlenmişti. Ogün dayanamayıp o anki duygusal atmosferde ağlayan arkadaşlar olmuş. Bu eylemi barış ve özgürlük yolunda oldukça soylu bulduklarını söylüyor arkadaşlar. Tabi biraz da gırgır şamata da karışıyor işin içine. Bizi gördüklerinde "mertal"-kalkan diye hitap edenlerin yanında, bir de Türkçe’si olmayan arkadaşlar, Türkçe-Kürtçe karışık olarak "kalkane zindi" -canlı kalkanlar diye hitap ediyorlar. Arkadaşlar hem çok saygı gösteriyor, hem de bizi çok seviyorlar.

Türkiye’den bir heyetin eylemlerinize destek amacıyla yanınıza gelmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’den gelen heyette daha kapsamlı kurum ve kuruluşlar yer alabilirdi. Bu boyutuyla eksiklikleri olan bir heyetti ancak Türkiye'de linç kampanyalarının yapıldığı ve bulunduğumuz alana yönelik operasyon ihtimali olmasına karşın, heyetin buraya gelme kararlılığı bizlere güç vermiştir.

Almanya’dan gelen heyet, bu eylemimizin uluslararası alan taşımasında sınırlıda olsa bir rol oynadı. Bu açıdan eylemimize güç kattı. Bu heyet, Almanya'dan direk gelmedi. Van’da basın açıklaması yaparak medya savunma alanlarında bulunan Barış ve Özgürlük Tugaylarına geldiler. Bu da oldukça önemli bir durumdur

Kürt ve Türk gençlerine hangi mesajları vermek istersiniz?

Kürt ve Türk gençlerine vereceğimiz mesaj şu da olabilir: Bütün savaşlarda olduğu gibi son 30 yıla damgasını vurmuş savaşta da en fazla ölen de öldürülen de gençlerdir. Bu kirli savaşın en temel malzemesi konumundadır gençler, ancak bu savaşın bir gerçekliği var. Önce bunun görülmesi gerekiyor. Kürt halkı adalet, özgürlük ve barış istiyor. Türk devleti de halktan gasp ettiği değerleri vermiyor. Bunu istediği için ise onları katliamlarla cezalandırıyor. İşte böyle bir gerçeklik var. Bu yüzden bütün Türk ve Kürt gençlerine mazlum ve haklı olan Kürt halkının barış, özgürlük ve adalet taleplerine destek olmaya ve katılmaya davet ediyoruz. Bu temelde bizler Barış ve Özgürlük Tugayları olarak bu konuda bir duyarlılık yaratmak istedik. Bu vesile ile diyoruz ki; gençler askere gitmeyerek demokratik tavrını ortaya koyabilir. Gençler askere gitmeyip, “Ölmek ve Öldürmek İstemiyoruz” derse, o zaman Türkiye'deki oligarşi parçalanır. Bir kez daha bu temelde Kürt ve Türk gençlerini, barıştan yana olan mesken tuttuğumuz özgürlük dağlarına davet ediyoruz.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi