Sayı 7 / Mayıs-Haziran 2002

Önce bir özür ve özeleştiriyle başlamak istiyoruz. Dergimizin bu sayısını zamanında sizlere ulaştıramadık. Periyodumuzdan sapmış olmadık ancak çalışma tarzımızdaki sorunların kurbanı olmak, okurlarımıza düştü; Haziran sonunda Mayıs-Haziran sayısını okumak zorundasınız! Sorunlarımızı aşma kararlılığımıza olan inançla çalışmalarımızı ilerletmeyi sürdüreceğiz.

Hücre ve tecrit karşıtı mücadelenin politik kitle ayağında genel bir ilerlemenin sağlanamadığı, durgunluk eğiliminin kendiliğindenci karakterinin derinleştiği koşullar altında, iradi bir girişim başlatıldı. Çıtayı yükseltmek, umutları tazelemek ve nihayetinde çözüm gücü olabilme bilincini pratikleştirmeyi amaçlayan bir öncü çıkıştı gerçekleşen. Marksist leninist komünistlerin önce kendilerinden başladıkları bu sarsma eylemi, antifaşist kitleleri ve geniş anlamda hücre-tecrit karşıtı güçleri sürece yeniden çekmeyi hedefleyen bir kampanya olarak düşünüldü.

Çeviren: Sinan Gülen

9-13 Eylül 1996 Attica Cezaevi isyanının 25. yıldönümüdür. Bugün bu ülke, cezaevleri ile dolup taşıyor ve cezaevi koşulları her zamankinden daha kötü, -egemen sınıfların daha fazla cezaevleri inşa etmeye girişmesi ile ve gittikçe işçi sınıfından gençleri, özellikle de zencileri, Latin Amerikalıları ve Kızılderilileri cezaevine atması ile- bunlar için Attica'ya dönüp bakmaya değer.

Egemen sınıfların gündemlerinin merkezinde AB üyeliği sorunun durduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD ile AB arasında belirginleşen hegemonya mücadelesinin de konusu olan Türkiye’nin AB üyeliği sorunu, içeride burjuva politikanın aktörleri ve belli başlı güçleri arasında yer yer sert çatışmalara yol açıyor. Bununla birlikte AB üyeliği hedefi, ‘97’de basma sızdırılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden beri devlet politikası olarak yürütülmektedir. Burjuva devlet burjuvazinin sınıf çıkarlarını gerçekleştirmenin aracı olduğuna göre bunun anlaşılmaz bir yanı yoktur.

Türkçe çevirisi Vahap Erdoğdu tarafından yapılmış ve "Marx-Engels Marksizm" içinde [s. 236-240] yayınlanmıştır. ( Sol Yayınları, İkinci Baskı Mayıs 1990, Birinci Baskı Kasım 1976) Teoride Doğrultu tarafından Lenin, Tüm Eserleri (Almanca) Cilt: 21, s. 342-346'dan karşılaştırmıştır.

Sosyal-Demokrat’ın 40. sayısında, yurtdışındaki Parti gruplarımızın konferansının "Avrupa Birleşik Devletleri" sloganı sorununu, sorunun ekonomik yanının basında tartışılmasından sonra ertelemeyi kararlaştırdığını haber verdik.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin İkinci Genel Sekreteri, ABD-İsrail işbirliğiyle yapılan bir suikast sonucu katledilen Abu Ali Mustafa'nın kızı Hayfa el-Zibri ile Filistin özgürlük mücadelesi üzerine söyleştik. Emekçi Kadınlar Birliği'nin (EKB) bu yılki "Eşitlik, Kardeşlik, Özgürlük" ödüllerinden "Kardeşlik Ödülü"ne layık görülen Hayfa el-Zibri ödülünü almak üzere İstanbul'a geldi. Devrimci bir önderin kızı olarak bütün ömrünü sürgünde geçiren Hayfa, Filistin davasının bütün izlerini üzerinde taşırken, bu sürecin kadın olarak kendisini de özgürleştirdiğini belirtiyor.

Bu yazımızda sermayenin ve tekellerin, dünya mali sektöründe, dünya ticareti ve uluslararası üretim ve hizmet sektörü alanlarında nasıl iç içe geçtiklerini ve emperyalist ülkelerde ve bütün dünya ekonomisinde konjonktürel senkronluğa nasıl yol açtıklarını ana hatlarıyla ele alacağız.

Ahmet Kahraman’ın Yedinci Gündem’de yayınlanan “Dresten’de 1 Mayıs” yazısı, sol aydınların dünyaya bakışlarını ve politik pozisyonlarını anlamak için zengin veriler sunuyor. (4 Mayıs 2002, Yedinci Gündem) ‘Sol Aydınlar’ kavramının bulanıklığının farkındayız, fakat suç kavramda değil, tanımladığı olguda. Dresten’de 1 Mayıs yazısına şöyle bir gözatıldığında küçük burjuva reformizmi, burjuva ilerlemeciliği, kalkınmacılık, Avrupacılık, oryantalizm vb. ile yapılan ideolojik çorbanın üzerine emek sosu dökülerek sunulduğu rahatlıkla görülebilir. Yazıdaki görüşler orjinal değil, bu nedenle A. Kahramanla değil, temsil ettiği ideolojik/sınıfsal pozisyonla tartışacağız. Kişilerle sorunumuz yok. Yazının genel bir özetiyle başlayalım.

“Kamu Gücü” Tarih Sahnesinde

Memur kavramı tarihseldir. Nasıl devlet tarihsel bir kategori ise “memur” da tarihsel bir kategoridir. Devlet ve memur birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Biri olmadan diğeri olmaz. “Memur”, devletin tarih sahnesinde boy göstermesiyle ortaya çıkmış ve devletin sönüp gitmesiyle, onunla birlikte sönüp gidecektir. Memur, devletin ürünüdür. Devletin örgütlenişindeki her tarihsel değişme ve gelişme “memur”da da değişme ve gelişme yaratmıştır.

TAŞLAR yerine oturuyor. Türk Solu adlı derginin yayımlanması, bu açıdan yararlı bir gelişmedir. Şimdi ayrışmalar, bloklaşmalar, kümelenmeler daha saydam bir eksene kavuşmuştur. Artık Türk emekçisi ‘Milliyetçi Sol’ ile ‘Sosyalistler’ arasındaki temel farkı ve hatta zıtlığı daha iyi görmek, Kürt emekçisi ise ‘Türk Solu’ genellemesinin içine komünistleri de karıştırma zaafını terketmek için bir nedenle daha tanışmış oluyorlar.

17 Ocak 2000’de, Şeker ve Tütün Yasaları meclis gündemine gelmeden önce, IMF’nin tasarladığı tarım reformları henüz yeni yeni telaffuz ediliyorken, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, gözlerden kaçan bir konuşma yapmıştı. Ziraat Mühendisleri Odası’nın düzenlediği bir kongrede konuşan Demirel’in söylediklerine dair, bir gazete küpüründen şunları okuyoruz: “Demirel, köylü ile çiftçiyi ayırmanın önemine dikkat çekerken, ‘köyler ile şehirler arasındaki farkı ortadan kaldırmalıyız’ dedi. Tarımda çalışan nüfusun azaltılması gerektiğini de belirten Demirel, bugün nüfusun yüzde 44’ünün tarım alanında çalıştığını, bu rakamın yüzde 8-10’lara inmesi gerektiğini söyledi. (...) ‘Tarımı köylü değil, çiftçi yapmalı’ diye konuşan Demirel, bir köylünün Gayrı Safi Milli Hasıla’dan aldığı payın, ortalama bin dolar olduğunu, bu rakamın üç-dört bin dolara çıkarılması gerektiğini kaydetti.” (Radikal gazetesi, 18 Ocak 2000)

Kürtçe anadilde eğitim talebi önce devleti harekete geçirdi. Dilekçeler ve basın açıklamaları polis zorbalığı, gözaltılar, işkence ve tutuklamalarla yanıtlandı. Demokratik bir talep zorbalıkla bastırılıyordu. Devlet anadilde eğitim talebini bölücü örgütün oyunu olarak görüyor, bölücü örgüte yardım yataklıktan DGM’lerde yargılayarak sömürgeci faşist terörle bastırma yolunu deniyordu.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi