Tarih Bilinci: Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası’nın TBMM Hükümeti’ne Sunduğu Bildiri

Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası (THİF) ya da bugünün Türkçesiyle Türkiye Halk Komünist Partisi, 7 Aralık 1920’de kurulmuştu. Partinin yöneticileri arasında Tokat milletvekili Nazım, Bursa milletvekili Şeyh Servet, Afyonkarahisar milletvekili Mehmet Şükrü’nün yanısıra Baytar Binbaşı Salih Hacıoğlu ve Ziynetullah Nuşiveran vardı. Anadolu’nun İngiliz, Fransız, İtalyan emperyalistlerinin ve Yunan işgalcilerinin saldırısıyla karşı karşıya bulunduğu ve ona karşı önderliğini Kemalist burjuvazinin elegeçirdiği bir direnişin yürütüldüğü koşullarda Büyük Ekim Devrimi’nin etkisi altında kurulan bu parti, İslam’la komünizmi bağdaştırmaya çalışıyordu. THİF, proletarya-burjuvazi çelişmesinin yeterince keskinleşmemiş olduğu o günün Türkiyesi’nin maddi koşullarına tekabül eden, daha doğrusu bu koşulları yansıtan bir çeşit köylü sosyalizmini savunuyordu. Örneğin bu parti, Doğu’nun yani İslam dünyasının emperyalizme karşı tek ve birleşik bir savunma cephesi kurması gerektiğini şu sözlerle dile getiriyordu:

“Bütün Doğulular, Avrupa ve Amerika kapitalizm ve emperyalizmini yıkmak için dört yıldan beri savaşan dünya emekçileriyle sağlam bir dayanışma kurmalı; bütün zulüm görenler, milyonlarca Doğu köylüsünün çıkarları adına birleşerek, zulmedici emperyalistleri yıkmak üzere ayağa kalkmalıdır. Doğu’nun dayanışması ve ittifakı hem politik ve askeri, hem de ekonomik olmalıdır.”

Sınıf ayrımı yapmaksızın “Doğu”nun bütün güçlerini birleşmeye ve emperyalizme karşı savaşıma çağıran THİF, demek oluyor ki, daha da ileri giderek Batı’yı bir bütün olarak emperyalizm ve gericilikle ve Doğu’yu da bir bütün olarak devrim ve sosyalizmle özdeşleştiriyordu. İşçi sınıfından kopuk bir sosyalizm anlayışına sahip olan THİF, sınıf savaşımını “Üç Dünya” teorisyenlerininkini andırır tarzda iki karşıt coğrafik-kültürel dünya, yani “Batı” ile “Doğu” arasındaki bir savaşım gibi algılıyordu. THİF, Kemalistlerin ilerici ve antiemperyalist potansiyelini ölçüsüzce abartıyor, M. Kemal’in önderlik ettiği Anadolu burjuvazisi ve toprak-ağalarıyla bir çeşit stratejik devrimci bağlaşma hayalleri kuruyor ve Kemalistlere Batı emperyalizmi yerine Sovyet Rusya’yla iyi ilişkiler kurmasını salık veriyordu! Sovyetler Birliği’nde Bütün Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne bağlı Marx-Engels-Lenin Enstitüsü tarafından hazırlanmış olan Doğu Komünist Partileri Program Vesikaları adlı Rusça kitabın “Türkiye” bölümü için yazılmış olan Giriş kısmında THİF üzerine şunlar söyleniyordu:

“Anadolu’daki milli kurtuluş hareketinin başlangıcında Komünist Partisi henüz mevcut değildi. Daha sonra kurulan ve İtilaf kuvvetlerinin işgali altındaki proletarya merkezlerinden tecrit edilmiş küçük burjuva aydınlarının bir örgütü olan ‘Halk İştirakiyyun Fırkası’ bir küçük burjuva köylü partisi karakterini almıştır. Partinin, (Kemalistlere muhalif) yoksul köylülerin devrimci bir teşkilatı olan ‘Yeşil Ordu’ ile uzlaşması bundandır.” (Aktaran Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar, 19081925, s. 189) Öte yandan, yurtdışında revizyonist TKP tarafından yayımlanan tarihsiz bir kitapta THİF’yla ilgili olarak büyük olasılıkla abartılı olan şu bilgiler veriliyordu: “Halk Komünist Partisi, Anadolu’daki 12 komünist teşkilatından kuruldu: Sivas, Ankara, Kayseri, Eskişehir, Kastamonu, Bolu, Konya, Samsun ve ötekiler. İstanbul teşkilatı katılamadı. O zaman işgal kuvvetlerinin kontrolünden kaçmak, cepheleri geçip Ankara’ya gelmek zordu. Hem Anadolu’yla İstanbul teşkilatları arasındaki bağlar pek zayıftı.

“Ankara’da Komünist Partisi resmen kurulur kurulmaz, ‘İşçilere, köylülere, askerlere, şehir halkına’ bir çağrıyla başvurdu. Bu çağrıda Komünist Partisinin programı, görevleri, ödevleri, amacı halka anlatılıyordu. Milletlerarası durum, Türkiye’nin o zamanki iç durumu inceleniyordu. Memlekete dalan emperyalistlere, onların kiraladıkları Yunan Kralının ordularına karşı, düşmanlarla işbirliği eden hainlere karşı, ‘Halife Ordusu’na, Anzavurculara karşı Türkiye Halkının en yiğit oğulları, kızları savaşa çağrılıyordu... Kurucular bu çağrıyı imzaladıkları zaman, TKP’nin kütüğüne yalnız Anadolu’da aktif 500 üye yazılıydı. Ankara’da yalnız silah fabrikalarında, partinin 85 üyeli bir teşkilatı ve komitesi vardı.” (TKP, Doğuşu, Kuruluşu, Gelişme Yolları, s. 12 ve 18) THİF kuruluşundan kısa bir süre sonra, Kemalist kliğin Çerkez Ethem’in Kuvayı Seyyare’sine ve M. Suphi TKP’sine karşı girişilen sol ve muhalif hareketleri ezme kampanyasının bir parçası olarak Şubat 1921’de kapatıldı ve yöneticileri zindanlara atıldı. O sıra Sovyetler Birliği’yle ilişkileri iyi olan Kemalistlerin Sakarya Savaşının ertesinde sola karşı tutumlarını geçici olarak yumuşatması üzerine Nisan 1922’de yeniden etkinlik göstermeye başlayan ve bu süreçte TKP’nin geride kalan güçleriyle birleşen THİF/ TKP, aynı yılın sonlarında bir kez daha kapatıldı ve yönetici ve üyeleri tutuklandı. Burada, THİF’nın ikinci kez çalışmalarına başladığı dönemde TBMM’ne sunduğu bildirinin bugünün Türkçesine uyarlanmış geniş bir özetini sunuyoruz.

Türkiye’nin ekonomik ve politik yaşamındaki son olaylar ve bugünkü tarihi durumun önemi, Partiyi; a) amacını açıkça bildirmeye; b) hükümetin iç ve dış politikası hakkında görüşünü açıklamaya, c) yeniden faaliyete geçmeye zorlamaktadır.

Parti, marksizm platformundadır. Bu nedenle, ülkenin iç ve dış politikası hakkındaki görevlerini ve girişimlerini ülkenin ekonomik durumunu analiz ve marksizm metotlarının yardımıyla olayların gelecekte alabileceği biçimleri kestirme temellerine dayatarak, daha önce amaç olarak alınmış genel hedefe önderlik edecektir.

Temel prensip olan milli misak’ı benimseyen parti, buna uygun olmayan her çeşit öneriyi ve kararları istemez ve geri çevirir.

Türkiye’nin ve Yakın Doğu’nun ekonomik yapısını karakterize eden başlıca özellik milli büyük endüstrinin bulunmayışıdır. Bundan ötürü Avrupa ve Amerika emperyalizmine karşı bütün Doğu’da tek ve birleşik bir cephe kurup yürütmek gereklidir. Türkiye’nin ekonomik hayatında bugünkü durum, küçük mülkiyete ve küçük çapta üretim yapan köylü çoğunluğuna dayanmaktadır. Bu durum karşısında tutulacak iki yol vardır. Birinci yol şudur: Batı ile milli misak dışında anlaşarak can çekişen Batı’nın, Doğu’yu sömürme sayesinde ölümünü biraz daha geciktirmesine imkan vermek. İkinci yol da şudur: Ülkede burjuva demokrasisi usulüne göre reform yapmak ve emperyalizme karşı ilerde direnebilmek ve başlamış olan milli bağımsızlığa çoğunlukta olan köylülerin katılmasını pekleştirip sürdürmek için gerekli ekonomik yenileşme ve örgüt meydana getirmek.

Birinci yol tutulursa: Biz, zulüm görmüş uluslararası yığınlar için çok gerekli olan dayanışmayı bozmuş oluruz. Hükümet de, millete karşı yükümlendiği bağımsızlık sözlerini yerine getirmemiş olur. Bundan başka bu birinci yol tutulursa, hem bütün Doğu, hem de Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ni destekleyen ve Türkiye’nin özgürlük ve bağımsızlığının en esaslı ve güçlü taraftarı bulunan Rusya Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleriyle ilişkiler ve dostluklar bozulmuş olacaktır.

İkinci yolun tutulması ise, biricik doğru ve kurtarıcı çaredir. Bunu Mustafa Kemal Paşa da açıklamıştı. Hükümetin bu ikinci yolu izlemesi gerekir. Gerçi ağır vergi altında, köylünün beli bükülmüştür. Büyük çiftlik sahipleriyle zorbaların baskılarından ve yerel hükümet aygıtının yetersizliğinden ötürü köylümüz ekonomik bakımdan perişan ve bitkin durumdadır. Bununla birlikte, cephelerde sarsılmadan savaşmış ve birçok şanlı zaferler kazanmıştır. Demek oluyor ki, o bitkin köylü henüz dipdiridir ve kendi varlık hakkını savunarak ekonomik refahı hak ettiğini göstermektedir. Savaş bitince, hükümetin önündeki en önemli sorunlardan biri şu olacaktır: Özgürlüğe kavuşan ülkede milli hükümetin yaşaması için, köylülerin bu hükümete karşı ilgisini ve yakınlığını kaybetmemesi. Bundan ötürü, savaştan sonra, toprak, vergi ve yönetme sorunlarında ekonomik alanı kapsayan derin bir yenilik yapmak kesin bir ihtiyaç olacaktır. Aksi halde, güvenlik yokluğu hükümet makinesini zayıflatabilir.

Bugünkü ekonomi siyaseti izlenirse, bütün üretim gücünü cepheye vermiş olan köylü, dayanma gücünden yoksun kalır ve kendisinden daha güçlü bulunan emperyalizm önünde yenilgiye uğrar. İçte ekonomi siyaseti değiştirilirse, köylü milli bağımsızlığı savunmaya yarayacak durumu muhafaza eder. İçte, bağımsızlığın gösterdiği manzara budur. İç politikanın görevi budur.

İç ve ekonomik durumun tanımlaması yapılırken dış durum unutulmamalıdır. Çözümü ertelenemeyecek bazı iç sorunları bile dış politikaya bağlı kılmak zorunludur...

Partimiz, Türkiye köylü ve işçilerinin haklarını savunan bir partidir. Bunun içindir ki, Büyük Millet Meclisi Hükümeti, dış politikamızda emperyalizmin zalimce saldırılarına karşı korunma ve bağımsızlığı koruma siyasetini güttüğü sürece, onu güçlendirmek ve desteklemek görevimizdir. Partimiz kahraman ordumuzun başarısını sağlamak için köylü ve işçiyi, orduyu güçlendirmeye ve savaşmaya çağırmaktadır. Kral Konstantin ordusu galip emperyalist devletlerin ve özellikle İngiltere’nin kötülük ve zorbalık aracından başka bir şey değildir.

Biz, Yunan istilasına karşı çıkan komünistlere ve işçilere de sesleniyor ve onları devrimci yollarla bu ordunun dağılıp çözülmesine yardım etmeye çağırıyoruz. Yunan komünistlerini bu göreve çağırmak için ayrı bir bildiri yayınlanacaktır. Partimizin bu girişimi, Anadolu askerlerinin, devrimci erlerimizin savaş yeteneğini güçlendirecektir. Yunan burjuvazisinin ve generallerinin propagandasına göre, bize karşı açılan savaş, Anadolu’yu istila savaşı, sözde ‘milli nitelik’ taşıyan bir savaşmış. Partimizin girişimi, bu; yalandan örülü propagandayı da çürütecek ve Yunan askerlerinin korkmadan, çekinmeden teslim olmalarını sağlayacaktır. Aynı zamanda, bu girişim sayesinde, Yunanistan’ın iç durumu güçleşecektir. Bunu kolaylaştırmak için de, hükümet bizde azınlıkların haklarına daha çok özen göstermelidir. Tabiidir ki, devrimci ülke çıkarlarına aykırı davranışları kesin belgelerle açığa çıkanlar istisna edilmelidir. Bu gibilerin dışında, bütün yurttaşlar, eşit haklardan yararlanmalıdır. İşlenilen alçaklıklara asıl yol açanlar Yunan subayları ve generalleriyle Yunan burjuvazisidir. Bütün baskılarımız onlara yönelmelidir. Yunan hükümeti, ‘milli savunma politikası’ adıyla oyun çevirmek istiyor. Yoksulları ve köylüleri koruyan ve asıl neden olanlara karşı cephe alan bir politika izlediğimiz taktirde, çevrilmek istenen bu oyunun içyüzü meydana çıkacaktır. Partimiz Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ne, emperyalizme karşı savaşında, her yoldan yardım edecektir. Partimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinden, yukardaki önerilerimizin kabulünü istemektedir.

Ülkemize gelen yabancı kapitalist şirket ve temsilcileri ihtiyatla karşılanmalıdır. Onların amacı şudur: Ekonomik zayıflığımızdan faydalanarak, bize pek ağır şartları kabul ettirmek ve böylece, Arabistan, Irak ve Mısır’ın zengin topraklarındaki İngiliz sermayesi ile zengin ve bereketli topraklarımızda bir yarışma alanı açmak. Böyle bir sermaye savaşının sonucu, çatışan sermaye gruplarının itişiyle, iki kardeş olan Türkle Arabı savaşa sürüklemektir...

Partinin sloganı şuydu: Dünya emperyalizmine karşı, bütün Doğu’nun tek ve birleşik bir savaş ve savunma cephesi kurması. Bu sloganı, aksiyonda yani eylemde gerçekleştirmek için de, bütün İslam ülkelerini kapsayan bir Kongre yapılmalı; Doğu uluslarının genel bağlaşması sağlanmalı; özel olarak da, Doğu ülkeleri konferansları düzenlenmeliydi. Bu çeşit kongre ve konferansların sonuçları insanlık dünyası için çok faydalı olacak ve Doğu dünyasının kurtuluş hareketlerini kolaylaştıracaktı.

Dünya emperyalistlerinin hayalhanelerinde yaşayan Cenevre Konferansına Anadolu çağrılmamıştı. Bahis konusu kongre ve konferanslar, bu çağrılmayışa karşı, fiili ve etkili bir cevap yerine de geçecektir. Bütün Doğulular, Avrupa ve Amerika kapitalizm ve emperyalizmini yıkmak için dört yıldan beri savaşan dünya emekçileriyle sağlam bir dayanışma kurmalı; bütün zulüm görenler, milyonlarca Doğu köylüsünün çıkarları adına birleşerek, zulmedici emperyalistleri yıkmak üzere ayağa kalkmalıdır. Doğu’nun dayanışması ve bağlaşması hem politik ve askeri, hem de ekonomik olmalıdır.

Üçüncü Enternasyonal bütün dünyanın komünist partilerini çevresine toplamıştır. Partimiz de Üçüncü Enternasyonale bağlıdır. Partimizin Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası’nın yukarda bahsi geçen sorunlardaki görüşü salt bize özgü değildir. Bütün dünya komünist partilerinin ve onları çevresinde toplayan Üçüncü, Komünist Enternasyonalin de görüşüdür. Komünist partileri ve bağlı olduğumuz Üçüncü Enternasyonal bu sorunları hangi açıdan ele alıyorsa, biz de o açıdan ele alıyoruz.

Bu ilkelere göre tutulacak yol:

Türkiye yönetim makinesinin bütünlüğünü ve tam bağımsızlığını sağlayacak;

Sovyet Cumhuriyetleriyle ilişkilerimizi ve barış durumumuzu güçlendirecek;

Ve nihayet, köylülerimizin pek haklı dileklerinin yerine getirilmesini olanaklı kılacaktır.

Parti, günün minimum dilekleri üzerinde şilen ve pratik ilkelerde hangi öğelerle anlaşmaya hazır olduğunu da açıklıyordu. Bu öğeler şunlardı: Meclisteki sosyalist ve halkçı gruplar ve Mustafa Kemal Paşa’nın “Köylüler memleketimizin asıl efendileridir” sözünü slogan edinen öğeler.

Derin inancımız şudur ki, Avrupa proletaryası bizim ve Üçüncü Enternasyonalin bu çağrısına koşacaklar; önerilerimizi yerine getirecek ve İngiltere ile diğer istilacı devletleri Yunan hükümetine yardımdan çekinmeye zorlayacaktır. Yunan emekçileri ve bunların meydana getirdiği Yunan ordusu, önünde sonunda, silahlarını Kralın generallerine çevireceklerdir. Bu generaller, Avrupa kapitalistlerinin Anadolu’daki çıkarlarını korumak için, her türlü cinayet ve alçaklığı işlemekten çekinmeyen kuduruş canavarlar değil de nedir?

Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası, Partinin o günkü politikasını şöyle formülleştiriyordu: Milli devrimi derinleştirmek ve istilacılara karşı savaşı sürdürmek için Doğu’nun bütün kurtarıcı güçlerini birleştirip yoğunlaştırmak.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi