Bir Deneme Marksizm’de Kategori ve Kavramların Yeri, Kavramların Dili

1-Kavrayışın ve pratiğin dayanak noktaları olarak kategori ve kavramlar

Tartışmasız kabul ettiğimiz olgu şu: Kategoriler ve kavramlar doğayı yeniden şekillendirme -ki bu fiili bir gelişmedir-ve kavrama sürecinde oluşurlar. Kategoriler ve kavramlar, insanların kavrayış faaliyetinin veya hareketinin birer aracıdırlar. Bu olguyu, tartışmasız bir gerçek yapan nedir? Bu sorunun cevabını kavrama sürecinin gelişme seyrinde görüyoruz.

İnsanların doğa hakkında kapsamlı ve derin bilgiye sahip olmaları, böylelikle doğa üzerinde etkide bulunmaları, doğanın olanaklarının (güçlerinin) insanın varlığını sürdürebilmesi için kaçınılmaz olan gereksinimlerine tabi kılınması, işte bu kavrayışın veya bilinçlenmenin (bilinçliliğin) amacıdır.

Bilinçlenme veya kavrayış oldukça karmaşık bir süreçtir. Ama bütün karmaşıklığına rağmen bu süreci birbirini takip eden –tamamlayan-iki aşamada toplarız. a) Duyumsal kavrayış, b) Teorik düşünme.

a) Duyumsal kavrayış aşaması: Bu, insanın bütün –beş-duyum organlarıyla pasif değil aktif-canlı; pratik faaliyet içindeki gözlemidir. Doğadaki ve de toplumdaki süreçleri ve gelişmeleri salt bu şekilde gözlemlemekle en fazlasıyla gerekli materyaller toplanmış olur, ama bu materyallere dayanarak gerçek üzerine derin bir bilgiye sahip olmak henüz sözkonusu değildir. Bu aşamada; canlı gözlem, bilimsel-gerçek kavrayışın bir önkoşulunu oluşturur.

Duyumsal kavrayış aşamasında nesneler üzerine doğadaki ve toplumdaki süreçler ve gelişmeler üzerine önemli bilgiler elde etmiş oluruz. Ama bu bilgiler/veriler yüzeyseldir-gözlemlenenin yüzeyindeki gelişmeler hakkındaki bilgilerdir. Dolayısıyla kavrayış sürecinin bu aşamasında yani duyumsal kavrayış sürecinde önemli olanla önemli olmayan, zorunlu olanla tesadüfi olan, genel olanla münferit olan arasında bir ayrım koyacak durumda olamayız. Bilincin veya kavrayışın (idrakın) amacı bu ayrımı/farkı koymaktır. Aksi takdirde insanın doğayı, onun yasalarını tanıması ve onu kendine tabi kılması bir hayaldir.

b) Teorik düşünme aşaması: İlk aşamada, duyum organlarımız vasıtasıyla elde ettiğimiz materyali belli bir düzene sokmak, oradaki yüzeysel görünümlerinin altındaki gerçeği; özü, zorunluluğu; nedenselliği, belli bir yasaya uygunluğu bulup çıkartmak için (bilince çıkartmak için) kavrayış süreci devam ettirilir ve yeni kavrayış araçlarıyla bir üst aşamaya çıkartılır. Bu üst aşamayı veya kavrayış/bilinçlenme sürecinin ikinci aşamasını soyutlama ve genelleme oluşturur. Böylelikle soyutlama ve genelleme teorik düşüncenin araçları olurlar.

Bilinç, beynin bir ürünüdür, bir fonksiyonudur, yüksek derecede örgütlenmiş madde olarak beyin bilincin, düşünmenin organıdır. Beynin -tabii ki burada sözkonusu olan, insan beynidir- soyutlama ve genelleme faaliyeti ile objektif dünyanın yasaları keşfedilir. Nesnelerin içte gizli kalan, öze tekabül eden bağları, ilişkileri açığa çıkartılır. Soyutlama ve genelleme, kavrayışın oldukça etkili birer aracıdırlar. Soyutlamayla doğada ve toplumda süreçlerdeki ve gelişmelerdeki önemli olan ile önemli olmayan, zorunlu olan ile tesadüfi (raslantı) olanı ayrıştırırız. Genelleme de bize nesnelerin ve görünümlerin (gelişmelerin) iç temel ve bağını, nedenini ve yasasını ve bütünselliklerini ortaya çıkartmamıza olanak sağlar. Genelleme olmaksızın bilimsel kavrayış da olmaz.

Genellemenin sonuçları tespit edilir (saptanır). Bunlar anlamlarını kavramlarda, kategorilerde, yasalarda vs. bulurlar. Örneklersek; kavram olarak "devrim"de onun esas ve özgül içeriği genelleştirilmiştir. Kavram olarak "işçi sınıfı" veya "burjuvazi" de bu sınıfların esas ve özgül yönleri, bu sınıfların her birini bir diğeri karşısında karakterize eden özellikleri genelleştirilmiştir. Kavram olarak "insan" da, bütün insanlara özgül ne varsa onların hepsi genelleştirilmiştir.

Demek oluyor ki, kategoriler ve kavramlar, insanın soyutlama ve genelleştirme faaliyetinin sonucudur. Kavram ve kategoriler, bilince çıkartılanların ifade formlarıdırlar. Kavram ve kategoriler, kavrayışın düğüm noktalarıdır. Çünkü kavram ve kategoriler nesnelerin doğadaki ve toplumdaki süreçlerin gelişmelerin en önemli ve esasa özgü yönlerini ifade ederler.

Kavram ve kategorilerde, insanın (düşüncesinin) objektif dünyayı hangi ölçüde özümlediğini görürüz. Çünkü kavram ve kategoriler insan düşüncesinin kazanımlarını, objektif dünyanın özüne sızma derecesini, bu alandaki ilerleyişini ifade ederler. Yanıltıcı olmayanlar; kavram ve kategoriler, salt safi düşüncenin ürünü değildirler. Kavram ve kategoriler, insanın sadece teorik değil, aynı zamanda pratik faaliyetinin de ürünleridirler. Dolayısıyla; insanın pratiği ne denli kapsamlı/derin; zengin olursa, insanın pratiğindeki teknoloji ne denli yüksek seviyede olursa, doğadaki ve toplumdaki gelişmelerin özüne inme; onların iç, en önemli bağlarını ortaya çıkarma daha çok olanaklı olur ve böylece yeni ve daha derin anlamlı kategori ve kavramlar oluşturulur veya sözkonusu alandaki kavram ve kategoriler daha da kapsamlaşırlar; yani sözkonusu olayın içeriği, özü kategori ve kavramlarla daha kapsamlı olarak tanımlanabilir. İlkel toplumdaki insanın, kendini doğa güçlerine tabi kılma sürecinden bugüne gelen gelişmesi; doğaya tabi olmaktan, onu kendine tabi kılması, onun bilinçlenmesinin ve bunu da bir dizi kavram ve kategorilerle ifade etmesinin sürecidir. Öyle ki, insan, doğa yasalarını, o objektif yasaları tanımak ve kendi çıkarı için onlardan yararlanmak durumuna çoktan gelmiştir. Yasalar ise; ister toplumda isterse de doğada olsun, ancak ve ancak kategori ve kavramların yardımıyla tanımlanabilirler. Bu anlamda Lenin şöyle der: "...kategoriler, ... dünyanın kavranmasının aşamalarıdır, ağdaki düğüm noktalarıdır; bu noktalar ağı kavramaya ve ona hakim olmaya yardımcı olurlar." (Lenin; "Aus dem Philosophischen Nachlass", Dietz Verlag Berlin, 1958, s. 97)

Kategorilerin ve kavramların oluşmasına götüren yol, uzun ve karmaşıktır: Bu yolda; veya bu süreçte kavrayış ve pratik iç içe geçmiş, kaynaşmıştır. Pratikten kastedilen, özellikle üretim faaliyetidir. Kısacası, kategori ve kavramların oluşumunun temel ve çıkış noktası pratiktir. Öyleyse; bir kategoriyi teorik olarak formüle etmeden, bir kavramı bilimsel olarak formüle etmeden önce, objektif gerçeklik sürecinde; dünyanın fiilen özümlenmesi sürecinde uzun ve karmaşık bir yolun/mesafenin katedilmesi gereklidir.

Kavram ve kategorilerin içerikleri objektiftir. Çünkü onlar gerçek dünyayı, kendi (dünyaya) özgü bağlamlarıyla yansıtırlar. Yani kavram ve kategoriler objektif dünyanın fotoğraflarıdır.

Kategori ve kavramlar tarihi bir karakter taşırlar. Onlar tarihi koşulların ürünüdür; insanlığın pratik faaliyetinin ve kavrama faaliyetinin, tarihi gelişme seyri içinde doğarlar.

Kategori ve kavramların tarihi bir karakter taşımaları, maddi koşulları doğduğunda yeni kavram ve kategorilerin oluşturulacağı anlamına geldiği gibi, yine maddi koşulları doğarsa mevcut kavram ve kategorilerin gelişecekleri ve değişime uğrayacakları anlamına da gelmektedir. Öyle ki, bu gelişim ve değişim sürecinde birtakım kavram ve kategoriler -insanın kavrayış ve pratik faaliyetinin seyri içinde- daha fazla anlamlı, daha belirgin anlamlı.

Demek oluyor ki, kavram ve kategorilerin gelişmesi tamamen kavrayışın genel bir yasasına tabidir. Bu yasa, insan bilgisinin; bilinçlenmenin görece gerçeklerden geçerek mutlak gerçeğe doğru gelişme yasasıdır. Böylelikle veya bu süreç içinde idrakın gelişmesinin her bir yeni tarihi aşaması kavram ve kategorilerimizi daha da somutlaştırır, derinleştirir ve bunların herbiri görece gerçekleri ifade ederler ve her bir kavram ve kategori mutlak gerçeğe doğru katedilen yolun ileri aşamalarını oluştururlar.

Görüyoruz ki, kavram ve kategoriler kavrayışımızın dayanak noktalarıdırlar. Biz onları, gerçeğin doğru tanımlanması ve kavranması için dayanak noktaları olarak kullanırız. Pratiğimizi belirleyen düşüncelerin her biri, ifadelerini belli yasalarda, kavramlarda ve kategorilerde bulmaktadırlar. O halde; kendini kavram ve kategorilerde, teorilerde ve yasalarda (kavram ve kategoriler için söylediklerimiz teori, yasa, hipotez, düşünce vs. için de geçerlidir) ifade eden siyasi düşüncemiz yanlış ise bizim pratiğimiz de yanlış olur veya yanlış faaliyete sürükler.

2-Materyalist diyalektikte gelişme ve değişmenin kategori ve kavramları

Her bir bilim dalının kendine özgü kavram ve kategorileri vardır. Örneğin politik ekonomi biliminde "meta", "para", "işgücü", "emek", "artıdeğer" vs. fizikte "ışık", "kitle" vs. sözkonusu her bir bilim için temel olan kavramlar, o bilim dalının kategorileri olarak adlandırılırlar.

Her bir bilim dalının kendine özgü kavram ve kategorileri felsefede kullanılan (felsefi) kavram ve kategorilerden ayırt edilmelidir. Çünkü birinci durumdaki kavram ve kategoriler özgün iken, ikinci durumdakiler (felsefi) geneldirler: Felsefede kategoriler (buna materyalist diyalektiğin kategorileri de dahildir) oldukça genel karakterde olan kavramlardır. Felsefede kategoriler doğada ve toplumda her bir sürecin, her bir hareketin yönlerini ve iç bağlamlarını genelleştirirler. Örneğin; içerik, biçim, çelişki, nicelik, nitelik, ölçü vs. Bunlar materyalist diyalektiğin kategorilerinden sadece bazılarıdır.

İster tek tek bilim dallarına özgü kavram ve kategoriler olsun, isterse de felsefede kavram ve kategoriler olsun, bunların hepsi -yukarıda belirttiğimiz gibi- tarihi karakter taşırlar. Yani bunlar, ister özgül, isterse de en genel karakterli olsunlar, süreç içinde; insan bilgisinin, bilincinin gelişmesine paralel olarak gelişmişlerdir. İnsanlık tarihi veya insanlığın bilgilenme tarihi aynı zamanda kategori ve kavramların gelişme tarihidir.

Objektif dünya, sadece, insan bilincinden bağımsız oluşuyla tanımlanamaz. Bu, sorunun bir yönüdür. Sorunun diğer yönü de, objektif dünyanın sürekli hareket ve değişim içinde olduğudur. O halde burada sözkonusu olan, objektif dünyanın sürekli gelişme ve değişim içinde insan iradesinden bağımsız olarak var olmasıdır. Her an, insan iradesinden bağımsız olarak objektif dünyada bir şeyler ölüyor, eskiyor, bir şeyler doğuyor vs. Dünyanın bu şekilde kavranışı; gelişim ve değişen-hareket içinde olan dünya olarak kavranışı diyalektik materyalizm ile metafizik materyalizm (idealist dünya görüşü-felsefe) arasındaki temel farklılıktır.

Demek oluyor ki, objektif dünya gelişme ve değişim içindeyse, kavram ve kategoriler de objektif gerçeği yansıtıyorlarsa; yani gelişen ve değişen dünyanın her bir gelişim ve değişimini yansıtıyorlarsa, onlar da -kavram ve kategorilerde- gelişim ve değişim içindedir. Aksi takdirde gelişen gerçekliği; değişen objektif dünyayı; değişen ve gelişen-hareket içinde olan doğa ve toplumu değişimleri, gelişmeleri ve hareketleri içinde yansıtamazlar. Buna göre, sadece değişen, gelişen kategori ve kavramlar, hareketli-akıcı kavram ve kategorilerle teçhizatlanmış bir düşünce, gelişen gerçekliği doğru olarak yansıtır. Marks şöyle diyor:

"... Maddi üretim biçimlerine tekabül eden sosyal ilişkileri üreten insanların düşünce ve kategorileri, yani tam da bu sosyal ilişkilerin soyut ideal ifadesini de üretirler. Öyleyse kategoriler, ifade ettikleri ilişkiler ne kadar ebedi iseler, o kadar ebedidirler. Onlar, tarihi ve geçici ürünlerdir." (K. Marks, P.W. Annenkov'a Mektup, 28 Aralık 1846, Felsefenin Sefaleti, s. 15, Alm.)

Marks'ın kapitalist üretim biçimini analiz edişine baktığımızda, diğer şeylerin yanısıra şunu da görürüz: Marks tarafından formüle edilen her bir ekonomik kategori ve kavram, belli tarihi bir ilişkiyi, olguyu ifade eder. Ve toplumsal ilişkilerdeki her bir hareket ve değişim, kategori ve kavramlara da yansır. Yani kategori ve kavramlardaki hareket, karşılıklı etki ve birbirlerinin yerini alma; bir kavram ve kategorinin diğer bir kavram ve kategoriye dönüşmesi toplumsal ilişkilerdeki hareket ve değişimi yansıtır.

Kavram ve kategorilerin diyalektiği şöyledir: Her bir kavram ve kategori ve bunların bütünü, objektif dünyanın (doğa ve toplumda) her bir görünümünün (yansımasının) bağlam ve karşılıklı bağımlılığını yansıtır, açığa çıkartır, fotoğrafını çeker, kavram ve kategorilerin bu özelliği; diyalektiği dikkate alınmazsa objektif dünya; gerçeklik kavranamaz.

Kısaca belirtmek gerekir ki; kavram ve kategorilerin tarihi felsefe ve bilimlerin gelişme tarihidir. Felsefenin gelişme tarihini, akımlarını incelemek, aynı zamanda kategorilerin ve kavramların tarihini de incelemek anlamına gelir. Her bir filozof kavram ve kategorileri felsefe anlayışına göre tanımlamıştır.

3-Kavram ve kategorilerin somut kullanımı

Bilimsel kavrayış ve teori ile pratiğin sıkı bağı açısından, kavram ve kategorilerin somut kullanımı, zorunlu bir önkoşuldur. Yanlış; soyut kullanım bizi yanlış sonuçlara; teori ve pratiğe götürür ve biz bunu Türkiye sınıf mücadelesi pratiğinde görüyoruz. Kavram ve kategoriler, somut, belli bir durum, gelişme üzerine kullanıldıklarında veya somutlaştırıldıklarında kavrayış ve pratiğin dayanak noktaları olabilirler. Dolayısıyla kavram ve kategorilerin somut kullanım sorunu, aynı zamanda teorinin pratik ile bağı sorunudur. Kavram ve kategoriler üzerine bilgi sahibi olmak veya diyalektiğin kategorilerini çok iyi tanımak teorinin pratik ile bağlam birliği için bir garanti değildir. Biz, kavram ve kategorileri gerçekten çok iyi tanıyabiliriz, bilebiliriz, ama onları, analizin, somut gelişmelerin/süreçlerin araçları olarak kullanamazsak çok kolayca-belki de farkına varmadan canlı pratikten kopmuş oluruz. Bu kopuş bizi, kendimize özgü bir hayal dünyası kurmaya götürür ve biz o dünyada gerçekleri değil, görmek istediğimizi görürüz. Bu oldukça nostaljik bir dünyadır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi